Katarakt – kaybedilen renkler

LeRenard
written by

Кatarakt, en yaygın göz hastalığıdır, ancak insanlığın mücadele etmeyi öğrendiği bir hastalıktır. Glokomun aksine, katarakt çoğunlukla yaşa bağlı bir hastalıktır ve göz merceğinin bulanıklaşmasıyla ilişkilidir. 

Katarakt durumunda, gözümüzdeki mercek bulanıklaşır ve çevremizi farklı görmeye başlarız.Lalelerin, tropik kuşların, duvar resimlerinin, Kandinsky veya Dali tablolarındaki parlak renkler soluklaşır. Leonardo Da Vinci’nin çizimlerinde ya da torunlarımızın resimlerinde çizgiler bulanıklaşır, bunun aksine parlak ışık dayanılmaz hale gelir ve merdiven ya da odaların hatları gözümüzde dağılır.  

Hastalık öyle bir hale gelir ki, yalnızca gece değil, gündüz de araç kullanmak imkansızlaşır: bulanık hatlar, yolda yön bulmada zorluk yaşanır. Okumak zorlaşır, yazı bir görünüp bir kaybolur, tanıdık yüzleri ayırt etmek güçleşir.

Diyabet, alkol, kontrolsüz güneşlenme isteği, yaşlılıkta veya hatta orta yaşta göz merceğinin bulanıklaşmasını tetikler. Astım, romatoid artrit, egzama, eklem rahatsızlıkları için kullanılan bağışıklık sistemini baskılayan kortikosteroid ilaçlar da yaşa bağlı olmaksızın kataraktın nedeni olabilir. 

Göz merceğinin bulanıklaşmasına neden olan hastalıkların listesi oldukça kabarıktır ve hatta Wikipedia’da bile yer alır. Bu, her birimizin bu korkutucu hastalık listesinin tamamına sahip olduğu anlamına gelmez, ancak her birey, kendisine dikkat ve özen gösterilmesini hak eder. 

Kataraktın ünlü kişilerde de görülmesi hiç şaşırtıcı değildir, renkler ayırt etmek, ışığı ve şekilleri algılamak, çevreyi doğru görmek olan için de bir istisna değildir. En tanınmış katarakt hastalarından biri, görme kaybını fiziksel olmasa da adeta sanal bir ölüm olarak tanımlayan empresyonist Claude Monet’ydi.  

Katarakttan muzdarip olan bir değer kişi ise dünyanın en tanınmış televizyon sunucularından biri olan, harika bir tartışmacı ve aynı zamanda dikkatli bir dinleyici olan Larry King’di. Bu özellikleri sayesinde konuklarını defalarca zor durumda bırakmayı başarıyordu. 

Neyse ki günümüzde katarakt, Monnet’nin muzdarip olduğu kadar çaresiz bir hastalık değildir. 21. yüzyılda göz cerrahisi sanatı, geçmişe kıyasla bizi çok daha fazla etkiliyor, zira geçmişte göz ameliyatı tehlikeli görülür ve tam körlükle sonuçlanma riski taşırdı. 

Lazer cerrahisi aletleri, ki onlara sadece ‘alet’ demek yetersiz kalır, göz için gerekli merceklerde kullanılan yeni malzemeler, devrim niteliğinde rehabilitasyon  yöntemleri, yenilikçi ilaçlar. Tüm bunlara ek olarak, güzel gözlük çerçeveleri ve lensler, ameliyat sürecinin daha kolay atlatılmasına yardımcı olur. 

Son birkaç on yılda, gelişmiş ve hatta bazı gelişmekte olan ülkelerde orta yaş grubunun nüfus içindeki oranı artmıştır. Yaşam süresinin uzaması, bazı hastalıkların tedavisinde köklü değişiklikler, cerrahi müdahale yöntemlerinin dönüşümü bizi bu noktaya getirmiştir. Bununla birlikte, çocuklara ve çocukluğa bakış açısının değişmesi, eğitim süresinin uzaması ve dolayısıyla yetişkinliğin gecikmesi gibi birçok etken, 60-65 yaş üstü bireylerin sayısının artmasına yol açmaktadır. 

Bu yüzden zamanla katarakt hastalarının sayısının artacak olmasını şaşırtıcı değildir. Şu anda görme kaybıyla ilişkili hastalıkların %51’ini yaşa bağlı katarakt oluşturmaktadır. Bu, moral bozucu bir istatistiktir, çünkü ileri yaşta görme kaybı, tıpkı diğer yaş gruplarında olduğu gibi, psikolojik bir travmadır. 

Görmenize olabildiğince fazla özen göstermeye çalışın –ışığı görmek ve renkleri ayırt edebilmek doğanın paha biçilemez bir armağanıdır ve bu nedenle korunmayı hak eder. Özellikle de eğer yakın çevrenizden birine katarakt teşhisi konduysa, buna daha da dikkat etmelisiniz.  

Destekleyin