Dünyanın Ucu mu, yoksa Ahtipodların hayatı mı
Birçoğumuz için «Dünyanın ucu» ifadesi Avustralya ve Yeni Zelanda ile özdeşleşmiştir. Ne yazık ki, bu benzersiz ülkeler hakkında çoğumuzun bildiği tek şey onların adlarıdır.
Coğrafya meraklıları size memnuniyetle hatırlatacaktır ki,Avustralya –bir kıtadır, Yeni Zelanda ise yalnızca bir ada grubudur. Tarihçiler ve sıradan aktivistler, Güney Yarımküre’deki bu engin toprakların sömürgeleştirilmesinden, yerli halkın hakları için verdiği mücadeleden ve Avustralya nüfusunun yarısının sıradışı soy geçmişinden bahsedeceklerdir.
Avustralya (bir ülkeye adını veren tek kıta) ve Yeni Zelanda’nın tarihini ve coğrafyasını tanımaya devam ederken, bu iki ülkenin vatandaşlarının ülkelerinin karıştırılmasına ve temelsiz karşılaştırmalar yapılmasına karşı son derece hassas olduklarını şaşkınlıkla fark edebilirsiniz. Gerçekte, aralarındaki mesafe Canberra’dan Wellington’a yapılan bir uçuşla üç saatten kısa sürse de, bu iki ülke birbirinden çok farklıdır.
Günümüzde, bu iki ülke kendine özgü kültürleri ve daha da özgün sosyal yaşamlarıyla orijinal ve hızla gelişen devletlerdir.
Avustralya- Viktoryen Ruh

Dünyanın en küçük kıtası, en sıra dışı canlı türlerine ev sahipliği yapan doğasıyla, modern yaşam için elverişli küçücük alanlarıyla ve çok çeşitli nüfus yapısıyla dikkat çeker.
Ancak Avustralya küçük bir kıta olmasına rağmen, günlük yaşamda veya doğal afetler sonrasında insanlara yardım ulaştırmak için kat edilmesi gereken mesafeler hiç de küçük değildir . Avustralyalıların yardım konusundaki temel ilkesi şöyle özetlenebilir:yardıma erişim, ikamet edilen yere bağlı olmamalıdır, yardım, hem büyük şehirlerde (Melbourne, Sidney vb.) hem de Queensland gibi uzak eyaletlerde eşit derecede ulaşılabilir olmalıdır.
Günümüzde, görme engellilerin sosyal yaşamlarını iyileştirmek adına Viktorya dönemindeki hanımların yaptıklarını takdir etmek artık zor, hatta bazen neredeyse imkansızdır. Sadece şu tahminde bulunabiliriz Viktoryen dönemin kadınları, günümüzde ‘’gönüllülük’’ olarak adlandırdığımız çalışmalara istekle katılıyorlardı çünkü yalnızca evde değil, toplum içinde de faydalı bir işle meşgul olma fırsatına sahip oldukları için mutluydular.
Braille House (Queensland Braille Writing Association)
Avustralya’da kör bireylere yönelik sistematik yardımın başlangıcı, 19.yüzyılın sonlarına dayanır ve bu sürecin öncüsü olanlar… kadınları:yüksek rütbeli memurların ve hatta valilerin eşleri. Bu kadınlardan biri de, Queensland valisinin eşi ve en az onun kadar seçkin bir kişilik olan Mary Houghton Hozier, nam-ı Lady Lamington’du.
Lady Lamington için hayırseverlik, sosyetik bir kadının modaya uyan bir hobisi değil,1944’teki ölümüne kadar sadık kaldığı ciddi bir görevdi. Queensland Braille Writing Association’ın , (günümüzde daha çok Braille House olarak bilinir) hamiliğini üstlenen Lady May (arkadaşlarının kendisine hitap etmeyi tercih ettiği isimle), bu kurumun ideal koruyucusu haline geldi. 1899 yılında, Queensland Braille Writing Association bünyesinde açılan kütüphanede, Braille alfabesiyle basılmış 54 kitap bulunuyordu. Bu eserler arasında Sir Arthur Conan Doyle’un en popüler kitapları da yer alıyordu .
Günümüzde Brisbane’deki modern kütüphane –yüzlerce ciltlik arşivi, mükemmel organize edilmiş gönüllü destek yapısı, etkileyici belge koleksiyonu ve belki farkında bile olmadan Viktoryen hayırseverlik geleneğini sürdüren harika bir ekibiyle hizmet vermeye devam ediyor.
Braille House’da hem çocuklar hem de yetişkinler ihtiyaç duydukları yardımı alabiliyor. İnsanlar buraya yalnızca kitap okumak için değil, yeni bir kahve makinesinin kullanım kılavuzunu getirmek ve onu birlikte okumak için de gelebiliyor. Braille House, Braille kitaplarını tüm Avustralya genelinde yaygınlaştırmakta ve gönüllüleri, yardım ettikleri insanlara karşı gösterdikleri dikkatli ve ilgili tutumlarıyla tanınmaktadırlar.
Vision Australia – biz her şeyi görüyoruz!
Braille House büyük bir bölgesel destek merkeziyken, Vision Australia tüm Avustralya genelinde görme engelli ve az gören bireylere hizmet veren en büyük kuruluştur.
Vision Australia’nın kapsamı etkileyicidir ve bugünkü başarılarının, geçmişteki öncü kurumlara- Royal Blind Society (RBS), Royal Victorian Institute for the Blind (RVIB), Vision Australia Foundation (VAF), ve National Information Library Services (NILS)-dayandığını bilmek bu hayranlığı azaltmaz.
Gönüllüler, Vision Australia’nın faaliyetlerinde kilit rol oynar. Onlar sayesinde yaşlı bireylerin sadece biriyle konuşma imkanı olur ki, bu durum çocukları olanlar için bile büyük önem taşır. Braille alfabesini öğrenmesi gereken gençler içinse yalnızca teknik destek değil, aynı zamanda moral ve psikolojik destek de gereklidir. Braille kitaplarının arşivlenmesi ve kataloglanması gibi işler de gönüllüler tarafından yürütülür.
Belki de Vision Australia gönüllülerin yaptığı en önemli iş, sadece yardım etmek değil, görme engelli bireyin günlük yaşam ritmini kurmasına yardımcı olmak, hayatını küçük detaylarda kolaylaştırmaktır. Basit gibi görünen bu yardımlar, hiç görmeyen ya da çok az gören kişiler için son sadece değerlidir.
Peki, görme engellilere yardim eden Avustralyalı gönüllülerin çalışmalarındaki en önemli unsur nedir? Aslında dünyanın her yerinde olduğu gibi – destek olmak, öğretmek, cesaret vermek, dinlemek ve sadece yanında bulunmak. Dünyası karanlık olan biri için tüm bunlar olağanüstü bir anlam taşır.